TEŞHİS DOKTORDAN DEĞİL SEKRETERDEN
Güzelleşme merakımızın çılgınlığa dönüşmesiyle estetik sektörü, standart dışı uygulamaların pençesine düşmüş durumda. Öyle ki randevuya gidildiğinde sizi doktor ya da uzman kişi değil kurumun sekreteri karşılıyor ve yapılması gerekenleri tek tek anlatıyor. Şikâyet siteleri incelendiğinde olmadık vaatlerle kandırılanları, yanlış işlemler yapılıp sağlığından olanları, piyasanın on katı fiyatla sunulan hizmetleri ve dahasını görmek mümkün. Uzmanlar, ameliyat için bankadan kredi bile çektiren çılgınlığın denetlenmesi veya belli bir standart getirilmesi konusunda ısrarcı.
Sosyal medyanın da etkisiyle güzellik ve estetik çılgınlığı Türkiye’de 14 yaşına kadar düştüğü ifade ediliyor. Öyle ki, bu merkezlerde bilinçsiz bir şekilde güzellik merkezlerinde yapılmaması gereken operasyonlar bile yapılabiliyor. Moral bozma taktiği ile sözde kusurlar sıralanarak fatura şişiriliyor. Takma saç, protez tırnak, yapay kirpik ve hatta vücuda dolgu işlemleri bu merkezlerde rahatlıkla yapılabiliyor. Özellikle Dilan Polat, Selin Ciğerci, Ece Ronay gibi isimler bu işi yapanlar arasında en önde gelenleri. Bu isimleri sosyal medya hesaplarından yüzbinlerce kişi takip ediyor ve önerileri ekmek su gibi kapış kapış gidiyor.
Diğer bir konu da uygulamalar arasında semtlere göre göre değişen fiyat farkı. Nişantaşı’nda 8 bin lira istenen takma saç işlemi Zeytinburnu’nda 2 bin liraya yapılıyor. Üsküdar’da bin 700 lira olan botoks, Bağdat Caddesi’nde 5 bin lira civarında. Serbest piyasa şartlarında doktordan doktora fark olsa da aradaki uçurumun ve kontrolsüz işlemlerin boyutu gün geçtikçe artıyor.
O KADAR PARA GÜZELLİK SALONUNDAN ÇIKMAZ
Güzellik merkezi kadınların manikür, pedikür, ağda ve benzeri rutin bakımlarını yapabileceği yerler. Orta standartta bir güzellik salonunun personel, kira ve malzeme giderleri de göz önünde bulundurulursa kâr marjı yüzde 60 olarak hesaplanıyor. Peki, tüm bu unsurlar göz önüne alındığında güzellik salonlarından kazanılan para ile bu kadar şatafatlı bir hayat yaşanabilir mi?